TEŞVİK
PAKETİ ELEŞTİRİLERİ VE ALTERNATİF BİR YAPISAL ÖNERİ KONUSUNDA ÇOK YAKINDA POST
EDECEĞİM 2 BLOĞ'UN ÖZETİ
Prof.
Dr. Vefa Tarhan
"Teşvik
Paketi Eleştirileri ve alternatif bir yapısal öneri" yazımın 2. bölümü bu
gün Dünya Gazetesinde yayınlandı http://www.dünya.com/teşvik-paketi-eleştirisi-ve-cari-açık-için-alternatif-bir-yapısal-öneri-2-163589h.htm
Geçen Cumartesi, yine aynı gazete ilk bölümünü yayınlamıştı: http://www.dünya.com/teşvik-paketi-eleştirisi-ve-cari-açık-için-alternatif-bir-yapısal-öneri-163095h.htm
Faizlerin
inip, çıktığı, TL'nin değerinin artıp, azaldığı dönemler yaşamış olmamıza
rağmen, son 9 yılda cari açık probleminin, üstelik gittikçe vahim boyutlara
ulaşan bir şekilde devam ettiğine şahit olduk. Bu gerçeğin ışığında, cari açık
probleminin artık standard makro politikaları ile (kur ve para politikaları)
çözülme seviyesini aşmış olduğu görüşüne varmış olduğum için, problemin ancak yapısal bir yaklaşımla çözülebileceği
düşüncesini uzun zamandır ifade etmekteydim. Nisan başında hükümetin
açıkladığı, ve Haziran'da uygulamaya koyduğu "teşvik paketi" yapısal
bir yaklaşımı temsil ettiği için, hükümetin de aynı sonuca varmış olmasını
memnuniyetle karşılamıştım.
Ancak,
Türkiye'de ender olan, neredeyse %100 seviyesinde destek bulmasına rağmen, bu
teşvik paketini detaylı olarak incelediğimde, önemli eksikleri, ve aynı zamanda
ekonomide sayılı olumsuz yan etkiler (negatif dışsallıklar) yaratacağını
gördüm. Geçen haftaki yazı bu eleştirilerimi detaylı olarak açıklıyor.
Ancak,
eleştirilerin başlı başına üretken olmadığına inanan birisi olarak,
eleştirilerimi tartıştıktan sonra, yazının bugün yayınlanan ikinci bölümünde,
cari açık probleminin çözümü için benim oluşturduğum ve alternatif bir yapısal
yaklaşımı temsil eden çözüm önerimin detaylarını sunuyorum. Benim görüşümce,
önerimin hükümetin teşvik paketinden çok daha üstün nitelik ve nicelikleri var.
Her şeyden önce öneri cari açığa, geçici
yerine kalıcı bir çözümü temsil ediyor (bence, başarılı olsa bile, ki bu
konuda şüpheliyim, hükümetin paketi en fazla "geçici" bir çözüm
olabilir), programın maliyeti zaman içinde artmıyor, ekonomiye olumsuz yan
etkileri yok, mukayeseli avantajlarımız olduğunu belirlediğim ve
desteklenmesini önerdiğim ihraç ürünlerinin gelir elastikliği düşük. Bu son
husus şu açıdan önemli: önerdiğim kesimlerin desteklenmesi, ilerde daha sık,
daha derin/yaygın, ve daha uzun süreli olmasını beklediğim küresel
dalgalanmalara karşı ülke ekonomisi için tabii bir savunma mekanizması
oluşturmuş olacak. Son olarak da, hükümetin uygulamaya başladığı paket cari
açık problemini (bence başarılı olmayacak) bir ithalat ikame politikası ile yani, ithalatı azaltma yöntemiyle
çözmeyi hedeflerken, benim önerim, cari
açıkla hem ihracat-artırıcı, hem de ithalat-azaltıcı kanallarla savaştığı
için, cari açığın üzerindeki etkisinin çok daha yüksek dozajlı olacağına inanıyorum.
Dünyanın 3. önemli tarım ihracatçısının hangi
ülke olduğunu araştırdığımda bulduğum sonuca inanamadım: Hollanda (ilk 2, ABD ve Fransa). Hollandanın ekilebilir arazisi (dünyada
108'i), Türkiyenin (dünyada 6'i) 1/25'i. Hollanda,
büyük ölçüde tarım ürün ihracatçısı iken ($55 milyar dolar), ve tarım
ihrçatları, dış ticaret fazlalarının %42-%48'ini oluştururken (son 5 yıl),
tarıma çok uygun iklim ve coğrafyası olan Türkiye
tarımda çok yıl net ithalatçı durumunda oluyor (bilhassa son yıllarda).
Dünyadaki domates ihracatının %25'ini Hollanda yapıyor, salatalık ve biberin
1/3'ni. Bunlar çok şaşırtıcırakamlar. Hayvancılık, ve hayvancılık ürünlerine
(süt, peynir, tereyağı, vs.) hiç girmiyorum bile, çünkü bizden fersah fersah
ilerdeler.
Türkiyede
sanayileşme, batılılaşma, moderleşme vs. ile eş tutulmuş, tarım hor görülmüş ve
gereken yatırımlar yapılmamış. Ancak, hiç bir ülkenin önyargılı olarak bir
sektörü tercih edip, bir başka sektörü ihmal etme lüksü olamaz. Ülkenin
çıkarları hangi sektörlerdeyse o sektörlerde yatırım yapmalı.
Yazıda karşılaştırmalı
avantajımız olan diğer sektörleri de belirliyor, ve arkalarında yatan nedenleri
açıklıyorum.
Yazım çok
uzun olduğu için yayınlanması epey zaman aldı (Haziran'da yayınlanan, 'cari
açık finansmanı hastalığı' yazısıda aynı gazetede her biri tüm sayfa olarak 2
bölümde yayınlanmıştı (16 ve 23 Haziran). Sonuç olarak Dünya'nın yayınladığı
yazım bir-kaç son gelişmeleri içermiyor. Ama bu iki yazıyı blog sitem'de
(vefatarhan.blogspot.com title: Prof. Dr Vefa Tarhan Kişisel Yazıları) ayrı
ayrı post edip, güncelliyeceğim. Örneğin, bu konuda değerlendirme yapmak için
biraz erken olmasına
rağmen, daha önceden tahmin ettiğim gibi, hükümetin
"Teşvik Paketi" şu ana kadar çok başarısız: yatırım ibresi bir milim
oynamadı. Birinci bölümü bu gün ya da yarın post etmeye çalışacağım (tabii
teknolji konularında dinazorluğum nedeniyle, benim için normal hale gelen
problemleri yaşamazsam! (sağ olsunlar, bu durumlarda elimden tutup beni yürüten
twitter ve Facebook kaynaklı dostlarım var: bana acıyıp yardım ediyorlar! Ben
de yaptıkları iyiliklerin onlara cennetin kapısını açacağını söylüyorum!).
İkinci bölümü de bir-kaç gün içinde post edebilmeyi umuyorum.
İşin
enteresan yönü bu yazımın hem iş dünyasında, hem de akademik/ekonomik politika
yoneticileri, ve politikacı şahıslar tarafından olumlu karşılanması (Sayın
Derviş ve Sayın Kılıçdaroğlu). Türkiyenin en büyük şirket genel müdürlerinin
bir kısmıyla, bilhassa yazının bu gün yayınlanan ikinci bölümüyle ilgili
olarak, her biri 2 saatin üzerinde süren bir-kaç toplantım oldu (Eylül başı
seyahatimde ek toplantılarım olacak). Sanıyorum, bazı konularda yeteri kadar
yatırım yapmamakta olduklarına ikna oldular. Tabii bunlar yatırımların kısılmış olduğu bu günün çok olumsuz ekonomik ortamında
gerçekleşmeyebilir, ama umarım ilerde bu yatırımlar yapılır.
Neyse uzun
yazarak kafanızı ütüledim. Konuya ilgi duyuyorsanız, blog'larını post etmemi
beklemeden, her iki bölümü de yukardaki Dünya gazetesi linklerinden
okuyabilirsiniz. Her yazımda olduğu gibi eleştirilerinize tamamen açığım.
No comments:
Post a Comment