TCMB NOBEL MÜKAFATINI KAZANACAK GİBİ GÖRÜNÜYOR
Dün okuduğum
bir haberi komik buldum. Konu Sn. Babacan'ın Londra'da yaptığı bir konuşmayı,
dünyanın en saygı değer iş dünyası/ekonomi gazetesi olarak görülen, Wall Street Journal'ı (WSJ) ve Merkez
Bankamızı (MB) kapsıyor. Herhalde duymuşsunuzdur; yabancı iş dünyası medyası,
bilhassa son yıl MB'nin politikalarını duyunca, kafalarını kaşıyorlardı, çünkü
bu politikalar 100 küsür yıldır uygulanan para politikaları açısından onlara
makul ve mantıklı gelmiyordu. Örneğin Ağustos 2011'de Economist dergisinin oluşturduğu ekonomilerin sıcaklığı endeksinde
Türkiye Arjantn'den sonra 2. sıradaydı. Böyle bir durumda geleneksel para politikası faizlerin
yükseltilmesini öngörür. Ancak, TCMB faizleri yükseltilmek yerine düşürdü
(bence büyük bir ihtimalle, her şeyden çok bu politika TCMB'nin belirlediği
hedef %5.5 olmasına ragmen, enflasyonun yıl sonunda %10.5 olarak
gerçekleşmesinden sorumluydu). Daha sonra MB kendisinin icat ettiği bir "faiz koridor politikası"
uygulamaya başladı. Bu politika şöyle çalışıyor: Bir banka olarak diyelim
MB'den 100 TL kredi almak istiyorsunuz. MB bu kredi için 2 faiz kullanabiliyor:
taban faizi olan %5.75 ve tavan faizi olan %11.50 (2 gün önce bunu %10'a
düşürdü). Ama, gün be gün, MB karar veriyor bu 100 TL'lik kredinin ne kadarını
%5.75'den ne kadarını %11.50'den vereceğine. Aslında, 11.50'u 10'a düşürmesine
rağmen, MB effektif faizleri düşürme yerine artırmış bile olabilir. Tabii bunun gerçekleşmesi için bankalara
sağladığı kredilerin (eskiden %11.5 olan, şimdi %10'a düşmüş olan) tavan faiz
ağırlıklı oranını yeterli derecede yükseltmesi gerekir.
Ben bu örneği
kullanarak tavan faizini düşürmüş olmasına rağmen, MB'nin 'gerçekte effektif faizleri
yukseltmiş olduğunu' iddia etmiyorum. Vurgulamak istediğim nokta sadece, tavan faizindeki düşüşe rağmen effektif faizin düşüp düşmediğini, ve
eğer effektif faiz değiştiyse, ne kadar değişmiş olduğunu bilmediğimiz.
Nitekim, yıl boyu effektif faizin volatilitesi yüksek olmasına rağmen, tüm
medya %5.75 ve %11.5'da değişiklik yapılmadığı gerekçesiyle yanlış olarak, "TCMB
faizleri sabit tuttu" manşetini taşımaya devam etti. Aynı hata yine
tekrarlanıyor: Tavan faizi düşürülmüş olduğu için tavan/taban kombinizasyonunun
tavan faizi indirimi sonrası ne olacağı bilinmediği halde, Türkiyede herkes
sevindi: tavan faizindeki 150 puanlık indirim tüm medyada "MB faizleri
duşürdü" manşetiyle ilȃn edildi.
Tabii, 100
TL'nin ne kadarının hangi faizden verileceğini bilmedikleri için bankalar
açısından koridor politikası önemli bir belirsizlik
kaynağı oluşturmakta. Aynı zamanda tabii ki bankaların müşterileri olan şirketler
de belirsizliğin hakim olduğu bir ortamda çalışmak zorunda kalıyor.
Belirsizliğin ekonomi çapında bir maliyeti olmadığını kimse iddia edemez. Bir banka her hangi bir gün MB kaynaklı kredisinin
effektif maliyetinin ne olacağını bilmiyorsa, tabii ki kredi isteyen bir şirkete
% kaçtan kredi vermesi konusunda vereceği kararda da güçlük çeker.
Belirsizliğe ek
olarak koridor politikasının bir de şeffaflık
problemi var. MB istenen kredileri ne gibi bir faiz kombinasyonuyla
karşıladığını açıklamadığı için, effektif faizin ne olduğunu kimse kesin olarak
bilemez. Örneğin Ocak 2012'de analistler rakamın %7.5 olduğunu "tahmin
ediyorlardı". Kasım 2011 civarında
tahminleri %12 gibi yüksek bir seviyedeydi. Tavan faizinin %11.5'dan %10'a
düşürülmesinden bir önceki haftada ise tahminleri %6.2 idi. Yukarda belirttiğim
gibi effektif faiz böyle bir volatilite gösterirken medyanın verdiği izlenim,
MB'nin faizleri değiştirmemiş olduğu şeklindeydi.
MB para
politikası yöneticileri "koridor politikasının" MB'ye "esneklik" verdiğini
söyleyip, bunun başka MB'lerce de kullanılması gerektiğini ima etmekteydiler. Tabii,
diğer MB'ler TCMB kadar "kurnaz
olmadıkları" için, önlerinde TCMB örneği olmasına rağmen bu politikayı
uygulamamaya devam ettiler! Bunun nedeni de şu: Eğer "esneklik"
madeni bir paranın "tura" tarafı ise, madeni paranın "para"
yanı, bu politikanin ekonomide yeteri kadar belirsizlik yokmuş gibi, ek
belirsizlik yaratması, ve bu belirsizliğin ekonomiye yüksek dereceli bir maliyeti olması.
Yabancı medya
önce bu gibi politikalara "geleneksel
olmayan", "unortodoks"
gibi terimler kullanırken, daha sonra yaka silkmeye başlayıp, söz konusu TCMB
para politikalarını, "abuk-sabuk", "saçma" olarak
tanımlamaya başladı. Hatta, 2011 Ağustos faiz indirimine WSJ'nin tepkisi bu
politikayla alay eden şu cümleyi kullanmak oldu: "Bu politikalar ya Türkiye'yi iflas ettirecek, ya da TCMB'ye Nobel
mükafatı kazandıracak!" (hiç kimse ekonomi sıcak olduğunda faizleri
yükseltmek yerine, indirilmesi gerektiğini daha önce düşünmemiş olduğu için!).
Anladığım kadarıyla, Sn. Babacan, ya gazetenin alay etmiş olduğunun farkında
değil, ya da, o da WSJ ile alay ediyor (bu ikinci şık bence düşük bir ihtimal,
çünkü Sn. Babacan'ın konuştuğu forum saygı duyulan Economist dergisi tarafından düzenlenmiş bir toplantıydı). Bence, Sn.
Babacan konuyu ciddiye almış, ve TCMB'nin Nobel armağanı alması için verdiği
gerekçe iİllüzyon seviyesinde bile olamamasına rağmen (verdiği gerekçeyi, eğer kendinizi
zorlarsanız, en kibar olarak "yanlış" olarak teşhis edebilirsiniz),
Londra'da şunu söylemiş: "Sonuçlara baktığımızda, ÖZELLİKLE PARA
BİRİMİMİZLE İLGİLİ SONUÇLARA BAKTIĞIMIZDA, MB'MİZ YAKINDA NOBELİ KAZANACAK GİBİ
GÖRÜNÜYOR!".
Güleyim mi
ağlayayım mı bilmiyorum. MB'nin Nobel armağanını haketmiş olduğu hakkında
verdiği gerekçe çok basit olarak "doğru değil". Çünkü, yukarda
belirttigim gibi 1. Yukardaki enflasyon verileri Agustos 2011 faiz indiriminin
yanlış olmuş olduğunu ispat edemese de (tek veri noktasıyla tabii ki hiç bir
bilimsel sonuca varılamaz), en azından bu politikanın gerçekleşen – hedef
enflasyon farkıyla uyumlu olduğunu
inkȃr etmek kolay değil. 2. Daha da önemlisi, Sn. Babacan MB'yi kur
politikasında sergilediği başarı nedeniyle övmekte, bu nedenle Nobel'i
hakettiğini savunmakta. Ancak, gerçekte, iddiasının tam tersine 2011'de TL,
-%24'lik bir düşüşle dünyanın en çok değer kaybeden para birimi oldu! 2012
başından konusmasını yaptıği 19 Eylül'e kadar ise TL %4.7 değer kazanmış. Tabii
böylesine düşık bir rakam başlı-başına önemli bir başarı göstergesi olamaz. Bir
de buna 30 Aralıkta 1.865 milyar dolarlık, ve 2-3 Ocağının 851 milyon dolarlık
döviz satımı şeklindeki müdahalelerin olasalı etkisini de eklersek, müdahale
olmasaydı TL'nin daha da az değer kazanmış olacağı ortaya çıkıyor. Tüm bunlara
rağmen, siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama, ben Sn. Babacan'ın TCMB'nin
bilhassa kur konusunda gösterdiği başarı nedeniyle Nobel armağınını hak etmiş
olduğunu söyleyebilmesini çok 'enteresan' buluyorum.
Benim Sn.
Babacan'ın beyanatı konusundaki yorumum şu: Türkiye'de yaşamak tabii ki her gün
şahit olduğumuz, inanılmaz trajedilerle dolu oldugu için çok güç. Ama, sanıyorum
ki, bazen havayı yumuşatmak için olsa gerek, yöneticiler, bilerek ya da
bilmeyerek mizah duyguları olduğunu (sense of humor) da göstermek istiyor
olmalılar.
No comments:
Post a Comment