MOODY'S NEDEN KREDİ NOTUNU ARTIRDI?
Prof. Dr. Vefa Tarhan
Bildiğiniz gibi Ocak sonunda Moody's Türkiyenin kredi notunu artırmamaya
karar vermiş ve ana neden olarak ülkenin dış şoklara karşı çok kırılgan
olmasını göstermiştı. Artırma şartı olarak bu kırılganlıkların azalması gerektiğini
söylemekle kalmamış, bu durumu aşağıdaki 4 önkoşula bağlamıştı. Parantezlerde
göreceğiniz gibi bu koşullarda Moody'sin arzu ettiği olumlu yerine olumsuz
gelişmeler olmasına rağmen, Ocak kararından çok kısa bir süre sonra Mayıs
ortasında, bu kredi notu şirketi 'Bu ne perhiz, ne lahana turşusu' boyutlu
bir davranış göstererek Türkiyenin kredi
notunu 'yatırım yapılabilir' seviyesine çıkardı. Bu koşullar ve Ocak Sonu-Mayıs
ortası gelişmeleri şu şekilde oldu:
1. Önkoşul: Cari açıkta yapısal
bir 'daralmanın' gerçekleşmesi. Gerçekteki
gelişme: 2013'ün ilk çeyreğindeki %2.3'lük bir daralma oldu. Ancak, bunu
'yapısal' olarak tanımlamak çok zengin bir hayal gücünü gerektirir. Geçen yılın
aynı döneminde %3.2 büyüyen Ekonominin bu yılın ilk çeyreğinde %1.8 büyüdüğü
tahmin ediliyor. Türkiyede büyüme ile cari açık arasında direkt bir ilişki var.
Dolayısıyla, cari açıktaki küçük çaplı daralma sadece büyümenin bu yılın ilk
çeyreğindeki büyümenin çok düşük olmasını yansıtıyor. 2. Önkoşul: Cari açık finansman kompozisyonunun daha kaliteli hale
gelmesi. Bundan, ülkenin dış finansman ihtiyacını DNA'sı ürkek olan 'sıcak
para' (yabancı fonların borsada hisse senedi ve tahvil satın almaları) ve diğer
kısa vadeli kaynaklar yerine, doğrudan yatırımlar (yabancı şirketlerin Türkiye'de
reel sektör yatırımları yapması) ve uzun vadeli kredi kaynaklarını kullanarak
karşılamasını kastedilir. Gerçekte olan:
2012'nin ilk çeyreğinde bulunan
finansmanın %83'ünün kısa vadeli, sadece %17'sinin uzun vadeli olması zaten çok
sağlıksız bir kompozisyonu yansıtıyor. 2013'ün aynı döneminde kompozisyonun
%96.5'ının kısa, %3.5'unun uzun vadeli olmasının ne kadar daha sağlıksız
olduğunu siz düşünün! Ustelik en sağlıklı kaynak olan doğrudan yatırımlarda tüm
2012'de, 2011'e oranla %40 düşmüş olması yetmiyormuş gibi, 2013 ilk çeyreğinde,
2012'nin aynı dönemine oranla ek bir %41'lik düşüş daha yaşandı. Sonuç olarak 2
dönem arasında kısa vadeli kaynaklar %82 artarken, uzun vadeli kaynaklar %69
daraldı. 3. Önkoşul: Yetkililer TCMB rezervlerinin devamlı 'yeni bir rekora imza
attığından' bahsetmekten çekinmiyorlar. Nitekim, Moodys'in not degistirmeme
kararını verdigi 2013 Ocak sonunda $123.3 (altın dahil) milyar dolar olan
rezervler 17 Mayısta %6 artarak $130.2 milyara ulaştı, ve Sayın Başbakan bununla iftihar
ettiğini açıklayan beyanatta bulundu. Gerçek:
Yine istatiki şehir efsanesi söz konusu. Rakamlar doğru, ama TCMB'nin hem
altın hem de döviz olarak yükümlükleri de var. Dolayısıyla önemli olan net
rezervler. Benim hesaplarım net rezervlerin ilk kararda sadece $29.2 milyarken not artırma kararının
verildiği tarihte $28.3 milyara düştüğünü yani, Moody'sin istediği artış bir yana %3.1'lik bir azalma yaşandığını gösteriyor.
4. Önkoşul: Moody's ayrıca özel
sektörün döviz borçlarının azaltılması şartlarını koymuştu. Gerçek sonuç: Ancak bu borç Ocağa
göre 13 milyarlık bir artış göstererek 227 milyardan $240 milyarı buldu.
Sonuç olarak, bırakın
Moody'sin 4 önkoşulunda bir değişmeme olmamasını 2,5 ay gibi kısa bir zamanda tüm 4 kriterde bozulma yaşandı. Yazıda
Moody'sin not artışı için gösterdiği 5 gerekçeyi yatırımcıların zeka seviyesine
hakaret olarak yorumluyorum. Çünku verilen gerekçelerin tümü 2009 ile 2013
Mayısını karşilaştırıyor. Yani, verdikleri veriler not değistirmeme kararını
verdikleri Ocak 2013 sonunda da geçerli idi. Bu durumda doğru karar ya notu
Ocak sonunda artırmak olmalıydı (bence, 'hayır'),
ya da eğer Ocak sonu kararı doğru ise, Mayıs ortası not artırma kararı tamamen
yanlıştı (Bence 'evet').
Bence burada ortaya
çıkan 3 sonuç var: Iktidar herkesi olduğu gibi Moody' not şirketini de
sindirebilmiş. 2. Bir not şirketinin en değerli varlığı kredibilitesidir. Bu
kararı ile, kaç kişi farkında durumun bilemem, ama Moody's büyük bir kredi
kaybı yaşamıştir. 3. Sık sık kredi not şirketlerini 'Türkiyenin hakkını yemekle'
suçlayan ekonomik yöneticilerin, Moody'se büyük bir teşekkür borçları var.
Bu not artışının etkisi
ne olacak? Bence çok olumlu bir gelişme beklenmemeli. Çok kişi bu kredi notu
sayesinde hem doğrudan yatırım, hem de uzun vadeli finansman kanallı
olarak Türkiye'ye büyük bir sermaye akışı olacağını düşünmekte. ABD ve diğer
gelişmiş ülke yatırımcılarının 'yatırım yapılabilir'in bir alt kademesindeki
tahvillere yatırım yapma arzuları varsa, söz konusu ülkelerde, bu kredi notunu
taşıyan tahviller yok değil. Dolayısıyla, neden Türkiye'ye uzun vadeli
finansman sağlamak için birbirleriyle yarış etsinler? Üstelik, Türkiyedeki
'yatırım yapilabilir'in bir alt kademesi tahvillerine yapılacak yatırımlar bir
de kur riski taşıyor.
Aynı şekilde, gelişmiş
ülkelerde diyelim Türkiyeden daha yüksek kredi notu olan şirketler, kendi
ülkelerinde şirketlerinin yatırımlarını yapmaktan çekinirken, neden Türkiye'de
yapacakları reel sektör yatırımlarını daha çekici bulsunlar? Hatta bunun da
ötesine gidersek, Türkiye ile aynı kredi notu olan gelişmiş ulke şirketleri niçin
Türkiye'nin reel sektör yatırımlarını, kendi şirketlerinin ülkelerinde
yapabilecekleri reel kesim yatırımlarına tercih etsinler?
Şu gerçeği hatırlamakta
fayda var: Türkiye'nin çekebildiği yatırımlar en önemlisi 'sıcak para' olan kısa
vadeli döviz girişlerinden oluşuyor. Zaten DNA'sı ürkek olan sıcak para Türkiye
gibi ülkelerde başından 'geçici' olduğunu bildikleri bir fırsat penceresi
görmekteydiler. Aksi takdirde, Draghi'nin beyanatı öncesi bu kaynağın 2012'nin
ilk yarısında cari açığın %34'ünü finanse ederken, aynı yılın ikinci yarısında
cari açığın %188'ine ulaşan bir boyutu bulması nasıl açıklanabilir?
Portfoy yatırımlarının
bu trendinin 2013'ün ilk çeyreğinde de devam ettiğini gördük. Türkiyede
faizlerin düşmesi, ABD'de artması, yani faiz farkının daralması, bu paranın
Türkiye'yi daha az çekici bulmasından başka ne etki yaratabilir? Tabii, potansiyel olarak çok daha önemli
olay, eninde-sonunda Avro problemlerinin tekrar gündeme gelecek olması.
Bu nedenlerle, şahsi
görüşüm 'sıcak para' dönemi sonrası dış şoklara karşı olan kırılganlığın ekonominin
bir numaralı problemi olmaya devam edeceği, ülkenin bu geçici durum sonrası alternatif dış
finansman kaynakları bulmakta zorlanacağı şeklinde. Nitekim, dolar'ın bir hafta
içinde 1.85 üzerinde sert bir değer kazanması, büyük bir ihtimalle sıcak
para'nın çekilmeye başladığının bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Yazının tümü için lutfen
şu link'e tıklayın:
http://t24.com.tr/yazi/moodysin-turkiyenin-kredi-notunu-artirma-karari/6769